12 Şubat 2010 Cuma

Kaptan



Bu üç ülkeden Özbekistan'la ilgili haberle başlayayım.

"Rivaldo signed a 2-year contract worth €10.2 million and started his Uzbekistan career."

Böyle yazıyor Goal.com'da Rivaldo'nun transferi hakkında. İki yıl için €10.2 milyon.

Ödenen bu ücret Özbekistan kulübünün başındaki görmemiş petrol veyahut herhangi başka bir kalem zenginlerinin futbol - siyaset – toplum üçgeninde aldıkları rolün gereğinin yapılması olduğu kadar genel bir hastalığın da sonucu.

Bu hastalık buraları da içine alarak son 300 yıldır kemiriyor doğu toplumlarını. Evet bu hastalığın adı plansızlık, evet bu hastalığın adı kendine güvensizlik, evet bu hastalık oryantalizmin tuttuğu ayna da ne görüyorsak onun “spor pazarında” yer alan izdüşümü.

Spor planlaması ve sporcu yetiştirme sistematiği, endüstriyel toplumlarda dahi toplumsal bir olgudur. Öyleki nasıl bir Elektronik Mühendisinin iş ilişkilerinde, sosyal anlamda başarılı olması için sayfalarca, tablet tablet kitap yayınlanıp bu eksikliğin giderilmesi için önlem alıyorsa endüstrileşmiş toplumlar, endüstrileştirdikleri futbolda da yetiştirdikleri her bir oyuncunun sosyal eğitimine çok fazla önem veriyorlar.


Hollanda'dan devam edelim;


"Arena Rüyası


Ajax, gençlerin okuldaki performansına büyük önem veriyor. Eğer içlerinden biri derslerinden futbol yüzünden geri kalırsa onun arayı kapatması için Ajax gerekli olan herşeyi yapıyor, gerekirse özel öğretmen tutuyor. İki yıl önce Amerika’da, Dallas’ta bir turnuvaya katılan futbolcuların derslerinden geri kalmaması için kafilede bir de öğretmen vardı ve uçuş boyunca öğrencilere ders anlattı ve daha sonra ise bir buçuk saatlik bir yazılı imtihan yaptı.

Van Leeuwen “Biz onların futbolda olduğu kadar kendilerini zihinsel alanda da geliştirmelerini istiyoruz. Üzerilerindeki baskı oldukça fazla özellikle en küçüklerinin” diye konuştu. Ajax sadece iyi futbolcu yetiştirmekle ilgilenmiyor, onların aynı zamanda iyi birer öğrenci olmalarını da istiyor. Derslerini asan veya okulda kötü davranışlarda bulunanlar geçici bir süre idmanlara ve maçlara çıkamıyor. Eğer bu süre içinde bir gelişme göstermezse kulüpten ayrılmaları isteniyor."


Böyle tanımlanıyor işte Ajax yetkilileri tarafından "topçuya" bakış açısı.

Yeterli ve önemli bir örnek olduğunu düşünerek Türkiye'ye geliyorum.

Özbekistan'ın bir kaç adım ötesinde olmak, Brezilya milli takımının as oyuncusunu 20'li yaşlarının ortasında 2,5 - 3 milyon Euro'ya oynatmanızı sağlayabilir. "O"nun gibi bir yeteneği, kör topal ilerleyen bir altyapı sistematiğinden çıkarıp yıldız adayı yapmanızı sağlayabilir. Ama yine endüstriyel toplum ağzı ile; futbolunuzdaki kanaat önderleri bir huysuz gazeteci, bir eski -tartışmalı- hakem ve doğru söz söyleme ritüeli mehter adımları gibi olan ve kişisel meselelerini bir kulüp yani bir kurum üzerinden kusan bir eski golcü ise yıldız adayınız asla bir Elano olamaz işte.

Kaptan'lık veyahut insanlarla iletişim halinde olduğunuz herhangi bir sorumluluğu almak için sistemli ve planlı bir şekilde buna hazırlanmış olmanız gerekir. Nasıl ki sporcu yetiştirme "işine" hazırlanmış olmanız gerekse.


Velhasıl Arda’nın ; “Türk Milli takımının başına yabancı antrenör istemem.” demesini sağlayan ve giderek Hakan Ünsal seviyesinde yabancı düşmanlığına evrilmekte olan ve ondan önce bir grubun Hagi, Popescu, Jardel kompleksi ile yarattığı ve ne yazık ki onun da nasiplendiğini gördüğüm o psikolojik durum ve fiili tutum her ne boyutta ise bundan kurtulması gerekiyor.

Evet Ajax'ın yaptığını yapamadık ülke olarak ona ama o, belki de ona yabancı dil bile öğretemeyenlere inat birgün Elano'nun türevleri ile Premier lig de yan yana oynayacak. Orada omuz omuza oynadığı Brezilya'lı kim olacak bilemem ama ikisi de "yabancı" olacak.

3 yorum:

Turan dedi ki...

Fırat nihayet güncellmişsin dostum blogu. Valla vakit buldukça karala birşeyler, bırakma bizi bu güzel yorumlardan mahrum.

Sorun Arda veya futbol sorunu da değil aslında. Ülkemizin, daha doğrusu geri kalmış ülkelerin sorunu. Başarılı birisini takip etme veya örnek almak değil, genelde eleştirmek ve aşağı çekmek için uğraşırız. Çok çok başarılı olmasına veya herşeyi dört dörtlük yapmasına da gerek yok. Brezilya'da bizim gibi geri kalmış ama gelişmekte olan bir ülke. İki benzer karakterde olan ülkenin, iki benzer karakterde olan insanının çarpışması haliyle büyük etki yaratıyor.

Geçen sene bir Tv programında kadro yapmıştı Arda. Ne Baros, ne Kewell, ne Lincoln vardı kadrosunda ama Alex vardı. Ki geçen sene Alex'in en rezil oynadığı 5-6 gol atıp o civarda asist yaptığı yıldı. Peki Alex ile takım arkadaşı olsalar acaba kadrosuna alır mıydı Arda?

Bizim futbolcuların bildiği en büyük sosyal sorumluluk organizasyonu polis geceleri. Onlardan Zapatistalara destek olmalarını veya ne bileyim kültür-sanat programlarına çıkıp Tarkovsky yorumlamalarını beklemiyorum. Ama şahsen üzülüyorum konuşmalarını dinleyince. Mustafa Sarp hariç tabi onu ayrı tutalım. :) Ehh tabi belli bir kültür düzeyi olan insandan da çok şey beklememek gerekir.

Ayrıca 2. kaptanlığı kabul etmem ben diyen Sabri'nin egosunu da düşünmek lazım. Dediğim gibi sorun sadece Arda sorunu değil..

euphrates dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
euphrates dedi ki...

Teşekkür ederim Turan.

Evet haklısın sorun sadece Arda sorunu değil.

Benimkisi de bir nevi ağıt aslında. :)

Bu biçimsiz düzen sürdükçe bir gerçek anlamda sporcu falan yetiştiremeyeceğiz.

Ve ne kadar çok artarsa bu oyuncuların ve ligin sözde "değeri" o kadar zorlaşacak herşey.